Güneşten korunmakla ilgili herkesin ayrı bir fikri, ayrı bir uygulaması var. Tabii zaman içerisinde güneşten korunma ile ilgili atılması gereken adımlar da değişti. 2016 yazında, güneşten doğru ve etkili şekilde korunması için gerekenler nedir?
Öncelikle güneşin bizim için ne kadar önemli olduğunu güncellenmiş son veriler ışığında belirtmekte yarar var. Bildiğimiz gibi güneş yani ultraviyole ışınları sayesinde cildimizde D vitamini üretimi olmaktadır. Peki D vitamini ne işe yarar? D vitamini kalsiyum ile birlikte kemik yapımında kullanılır. Ancak cilt için de hücresel bağışıklık açısından önemli görevleri vardır. Son zamanlarda birçok hastalık nedeni arasına D vitamini eksikliğinin de girdiğini belirtmekte fayda görüyorum. Bir kaç örnekle açıklamak gerekirse; kronik kaşıntılı atopik dermatiti olanlarda eksikliği giderilen D vitamini ile beraber iyileşmelerin hızlandığı, boyun lenf bezlerinde lenfoma benzeri belirtileri olan hastaların kan analizlerinde sadece D vitamini eksikliğinin görülmesi ve bu eksikliğin giderilmesiyle lenfatik dolaşımın ve lenf bezlerinin tamamen eski haline dönerek iyileşmesi, çocuk ya da erişkin gözetmeksizin nezle ve grip vakalarına daha çok D vitamini eksikliği olanlarda rastlanması bu vitaminin, dolayısıyla “güneşin” önemini ve biz dermatologların da güneşe bakış açımızı yeniden şekillendirmemiz gerektiğini göstermektedir. Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim son bir örnek de; son yıllarda güneş gören ve D vitamini yeterli hatta 50-100 arası değerlerde olan kişilerde kanser oranının D vitamini eksikliği olan kişilere oranla daha düşük olduğu bilgilerine rastlanmıştır.
Infrared ışınından korunmak gerekiyor mu? Infrared ışının etkilerinin UVA ve UVB ışınlarının etkilerinden nasıl değişiyor? Bu ışınlardan korunmamız neden önemli?
Infrared ışınlarının da özellikle IR A olanı güneşin ultraviyole ışınları ile birlikte cildimiz için hasar verici etkilere sahip olabilir. Bu amaçla yeni nesil güneş koruyucuların infrared ışığına karşı da koruyucu olmasına dikkat ediliyor. Bu yılın Şubat ayında yayınlanan bir literatürde infrared ışığının güneş koruyuculardaki etkinliğinin değerlendirilmesi hakkındaydı. Yazıda özellikle sanayi tipi infrared ışığının, bu ışığa maruz kalan, cam ve gözlük fırınlarındaki gibi çalışanlarda ciltte hasar verici etkileri olduğuna dair saptamalar vardır. Ancak infrared ışığının ısıtıcı etkisi ile ultraviyole ışınlarının ciltteki foto hasarlandırıcı etkilerinin artması bu ışına karşı da koruyucu bir madde gerektirmektedir. Araştırmalar henüz başlangıç aşamasında olup güneş koruyucuların içindeki infrared koruma faktörlerinin geliştirilmesi için çalışmalar devam etmektedir.
Tek bir kere güneşten çok ciddi yanmanın uzun vadeli problemlere yol açması mümkün mü?
Evet maalesef mümkün. Aynen psikologların bir sorunu çözmede “çocukluğunuza” dönelim dediği gibi biz de, “Çocukluğunuzda güneş yanığı öykünüz var mı?” diye sorarız. Ultraviyole ışığı bir radyasyondur. Radyasyonun bilinen en önemli yan etkisi çoğalan hücrelerin çekirdekleri yani DNA’larının doğasını (DNA tamir onarma sistemini) bozmaktır. DNA onarım kusurlarının, ultraviyoleye maruz kalınan çocukluk çağında olduğunu düşünelim. Çoğunlukla bu dönemde değil de yaşımız ilerlediği zaman yani hücrelerimizin genel savunma mekanizmasının zayıflamasıyla beraber ciltte belirtiler görülmeye başlar. Malign melanomun genellikle ileri yaşlarda görülmesini de bu durumla açıklayabiliriz.
Çok fazla beni olan insanların güneşten korunma konusunda ne yapması gerekiyor? Sadece benlerin üzerine fazlaca krem sürmek yeterli veya mantıklı bir yöntem mi?
Saat başı koruyucu krem sürmek benlerin üzerini tam örtecek şekilde yoğun sürmek bir önlem. Ancak açık renkli bir ultraviyole bloke edici giysi, şemsiye ve şapka ile ilave olarak korunmakta fayda var. Bu tip kişilerin kan analizlerine bakılarak D vitaminini takviye olarak almalarını öneririm.
Doğuştan daha esmer tenli olanların beyaz tenlilere göre daha az korunması gerektiği şehir efsanesi doğru mu?
Evet doğru. Çünkü onların doğal olan pigmentleri yani güneş filtreleri açık tenlilere göre sayıca daha fazladır. Daha fazla pigment daha fazla koruma demektir. Ancak yine de ciltlerini kendi ten renklerine uyan faktörlerle koruyabilirler. Çünkü ultraviyole sadece güneş yanığı yapmıyor, özellikle kümülatif cilt hasarı yaparak cildi yaşlandırıyor ve savunmasını bozuyor. Ayrıca cildin kurumasını önlemek için açık tenliler gibi onların da ciltlerini çok iyi nemlendirmelerini öneririm.
Yazın bronzlaştıkça daha düşük SPF’li ürünler kullanılması sağlıklı mı?
Sağlıklı. Zaten pigment sayısı arttığına göre cilt koruma yapmaya başlamış olarak düşünülebilir. Güneş gördüğümüz zaman pigmentler üretime geçiyor ve bize doğal bir koruma sağlıyorlar. Aslında bronzlaşıyorsak güneş bize etki etti demektir.
Bacaklara yüze sürülenden daha düşük SPF’li ürünler kullanmanın zararı var mı?
Bacaklar da vücudun diğer yerlerinden farklı değildir. Hatta bazı ben kanseri türlerinin bacak arka yüzlerinde daha fazla lokalize olmaları da mümkündür. Bu durumda bu bölgelere de dikkat etmekte fayda var. Tabii kol ve bacaklarında ben problemi olmayan cilt tipi 3 ve üzerindeki insanların özellikle D vitamini üretebilmeleri için sadece nemlendirici etkili ürünlerle 15 dakika güneş korumasız güneşlenmelerini de öneriyorum. Daha önce de belirttiğim gibi D vitaminin gerekliliği ve önemi yüzünden çok daha planlı güneş görmek, güneşten maksimum düzeyde yararlanmak minimum düzeyde etkilenmek hedeflenmelidir.
Güneşten korunmayla ilgili en sık yapılan hatalar neler?
Kendi cilt özelliğimize, cilt tipimize uygun güneş koruyucu belirlemediğimizde ciltte kozmetik akne yani sivilcelenme benzeri reaksiyonları sık olarak görmekteyiz. Ayrıca bazı güneş koruyucuların çalkalanmadan kullanıldığını, dolayısıyla cildi korumadığını da söyleyebilirim. Likit özellikteki güneş koruyucuların yağlı kısmında aktif olarak bulunması gereken kimyasal güneş filtrelerinin ürün çalkalanmadığı zaman dibe çöktüğü ve korumadığı da saptanmıştır. Bir diğer hata ise, denize veya havuza girdikten sonra kurulanıp tekrar koruyucu ürün sürülmesi konusuna dikkat edilmediğidir. Dolayısıyla cildinde leke ve damar problemi olanların ciltlerini gerçek anlamda koruyamadıklarını görmekteyiz.
Şehirde kumsalda olduğu kadar sık olarak güneş kremini yenilemek gerekiyor mu?
Bu sorunun cevabı şehir içinde nasıl yaşadığımız ile ve mesleğimizin açık havada olup olmayışı ile ilgili olacaktır. Dışarıda uzun süre dolaşacaksak ve güneşin oldukça ısıttığı, ışınlarının dik olduğu saatlerde koruyucu kremi sık sık tekrarlamalıyız.
SPF’in fazla olması bir şey değiştiriyor mu gerçekten? Krem seçerken nelere dikkat etmeliyiz?
Krem seçerken öncelikle cildimizin özelliklerini ve rengini dikkate almalıyız. Yağlı ve akneye yatkın ciltler için çalkalanarak kullanılan likit formda güneş koruyucuları öneririm. Kuru ve hassas ciltler için ise krem formunda bir koruyucu kullanılabilir. Koruyucu kremlerin koruma faktörleri güneşe maruz kalındığı zaman ortaya çıkan cilt kızarma reaksiyonuna göre belirlenmiştir. Örneğin cilt rengimiz beyaz güneşe çıkınca mutlaka kızarıyor ve geç bronzlaşıyorsa cilt tipi 2-3 arasındadır. Bu durumda güneşten koruma faktörü 30 ve üzeri olması önerilebilir. Koruma faktörleri özel bir formülle belirlenmiştir. 30 koruma faktörü ile 50 faktör arasında çok belirgin bir fark yoktur. Koruyucu ürün içerisinde koruma faktörüne ek olarak bulunan özellikler daha anlamlıdır. Nemlendirici katkılı olması, ilave antioksidanlar içermesi koruma özelliğine olumlu katkılardır. Meraklısına SPF nedir? Nasıl hesaplanır? Formülü: güneşte kalma süresi/korunmasız güneşte kalınabilecek süre x 1.33 (güvenilirlik kat sayısı)=SPF Sun Protection Factor. SPF 6 düşük koruma, SPF 15 orta dereceli koruma SPF 30 yüksek koruma SPF 50+ çok yüksek koruma olarak değerlendirilebilir.